1 Ocak 2016 Cuma

Efsane Üçlemesi / Marie Lu

Efsane Üçlemesi
Marie Lu
Karşınıza bu sefer distopik bir seriyle çıkıyorum. Şu aralar acayip popüler olan bu seriye ben de elimi atmadan edemedim. Kitap gelecekte ABD’nin bulunduğu coğrafyada Amerika Cumhuriyeti diye bir ülkede geçiyor. Ana karakterlerimizden biri June, ülkenin en zeki kızı; diğeriyse Day ülkenin en aranan suçlusu. Bunların yollarının kesişmesiyle alevlenen kurgu politikayı, diktatörlüğü ve bol bol propagandayı barındırıyor.
Sevgili okur, eğer Uyumsuz serisini sevdiysen bunu da seversin. Bana soracak olursan ben bu seriyi Uyumsuz’dan daha fazla sevdim. Nedenini spoilerlı bölümde anlatacağım, merak etme.

Efsane’ye 3, Deha’ya 4 ve Şampiyon’a 4 yıldız vererek kitabın gittikçe güzelleştiğine arka çıkıyorum. Başta kurgusunda sıkıntı olduğunu, karakterlerin yaşlarından başlayarak üç beş tane hatanın bulunması beni yılmadı ve serinin devamını da okudum (tabii bilinçsiz alıcı olarak geçen Tüyap’ta bütün seriyi bir anda almam ve seriye devam etmem bir nevi zorunluluk haline gelmesi de etkili değildi diyemem). İyi ki de okumuşum <3 Kitap ilerledikçe bu hatalar ya yok oldular ya da ben alıştım ve gözüme gözükmez oldular. Yaş olayı sıkıntıyken kitap ilerledikçe bunu unutmaya başlıyor insan. Karakterleri tanıdıkça onlara daha da kanım ısındı.
Tabii diğer yandan kitapların iç tasarımı da var. Kitabın iki farklı karakterin ağzından anlatılması kitapta iki farklı renk kullanılmasına kapı açmış. June’nun bölümleri siyah renkli yazılmışken Day’inkiler her kitapta farklı bir renkte (kapağına uygun bir renk) yazılmış. Son kitabı okurken kırmızı kırmızı okumak güzeldi çünkü KIRMIZIYI SEVERİM U.U Zaten favori kapağım açık ara farkla Şampiyon’un kapağı. Bir grafiti çalışması adeta. Böyle kapakları kitabın içeriğine dair hintler veren kitapları çok seviyorum. Misal Grisha Üçlemesi. Onun kapaklarıyla bence kimse yarışamaz tabii ama Şampiyon’un kapağını takdir ettiğimi söylemeden de edemeyeceğim.
Seride hoşuma giden bir başka şey ise gelecekte olacakların kurgusuydu. Teknoloji, Dünya’nın hali, yeryüzünün yeni görüntüsü… Güzel ele alınmışlar.
Sonuyla ilgili şeyler duymak istemeyeniniz varsa şimdi hemen bu yorumdan çıksın çünkü sonla ilgili yorumumu yapıp spoiler bölümüne geçeceğim. Uyarımı yaptım ve kitabın sonu güzeldi, beğendim. Başka türlü bir son nasıl olurdu bilemiyorum, bana göre en olumlu olabilecek senaryo buydu.
**SPOİLER** (azıcık Açlık Oyunları Spoiler’ı da bulundurur)
Day’i acayip Katniss’e benzeten tek ben miyim? Bir devrime önderlik etmeler falan. Zaten uzun saçlı bir de örse tam bir Katniss. Şimdi düşününce bizim kız Prim’i nasıl koruyorsa Day’de Eden’i o şekilde koruyor. Başta Cumhuriyet’e olan nefreti ailesine, Eden’e yaptıkları şeylerden doğmuştu hatırlarsak. Karakterlerde böyle bir benzerlik olsa da kurgu birbirinden farklıydı.
(Metias ve June, ailelerini kaybettikten sonra)

Eklemeden olmaz. Şampiyon’un kapağı (evet biraz takıntılı gibi konuyu kapağa getirmeden edemiyorum AMA BU BİR SANATTIR LÜTFEN) Day’in halkı arkasına alıp savaşmalarını söylemek için şehre bir sürü yazı yazıp altına kendi portremsi resmini çiziyordu ya. Tamam kapaktaki bir gül ve ne alaka bilmiyorum ama yine güzel ya. Ha gül, ha portre…
Hazır halkı savaşa çağırmasına gelmişken, bunu başarabilmek için bir yerlerini yırtıyorlar ama halk askere dönüşünce de üç beş cümleyle geçiştiriyorlar. Yani asıl nokta da o. Halk vatanı için canını feda etmeye hazır ve sen bu en duygusal, kalp parçalayıcı cesareti, gözlerimiz yaşlı okuyacağımız kısmı üç cümleyle geçiştiriyorsun. Bir de bunu June’un ağzından alıyoruz. Olayın kıvılcımı Day ama ondan bir söz çıkmıyor. Tamam o sırada ölmek üzereydi, anlıyorum, ama Day’in yorumunu görebileceğimiz bir durum yaratılsaydı keşke. Ne söyleyeceğini merak ediyordum.
Bir başka geçiştirilen şey de Anden’ın cephede yaptıklarıydı. Adamdan hiç bahsetmiyoruz. Sanki Cumhuriyet’i terk etmiş gibi. Keşke oradan da bir paragraf alabilseydik. Bir de o virüs olayı çok hızlı gerçekleşmiyor mu? Ben hala neden Koloniler’in June’a virüsün bir şeyini enjekte ettiklerini anlamadım, veya neden June’un kanı gerekli olan bilgileri onlara sunduğunu.
Sinir olduğum bir başka yer ise June, Johnson’ın ölümünden sonra elim kana bulandı triplerine girip ilerleyen sayfalarda buna hiç değinmemesiydi. Yani böyle bir tepki vereceksen hakkıyla ver bari. 10 yıl sonra Cumhuriyet’in en yetkili askeri oluyorsun sonuç olarak. Birinin ölümünü emrettiğin ilk ana öyle tepki vereceksen bari o makama erişirken yaşadığın bu tramvayla nasıl başa çıktığından da değin. 10 yıl demişken…. 10 yıl gerçekten iyi bir ara olmuş. Ne fazla, ne az. O 10 yıl içinde Anden’la yakınlaşmaları da hoşuma gitti. Kendine bir şans, aynı zamanda Anden’a da bir şans, vermesi gerekliydi.
Hazır olumlu şeylerden bahsederken sonu beğendim. Hatta çok beğendim. Mutlu son, niye sevmeyeyim değil mi? Distopik kitapların yazarlarında, kitapları sürekli bir mutsuz veya delirmiş insanlarla bitirme sevdaları yok mu, seriden kopmama neden oluyor. Mutsuz sonlara karşı değilim ama gereksiz gereksiz mutsuzluklar koyulmasına karşıyım. Bu seri, ne güzel, umutla bitti.
Alıntı:

Efsane
“Hepimiz daha fazla para istemiyor muyuz? Paranın yettiği ne zaman görülmüş?”
144
Deha
“Ben sana söyleyeyim, insanların beynini yıkayıp onları gerçekliğin var olmadığına ikna etmek için bir nesil yeterli.”
124
“İşçi sınıfı her yerde haksızlığa uğruyor, değil mi?”
302
Kaçmak istedim. Her zaman yaptığım gibi, hayatımın son beş senesi boyunca yaptığım gibi. Kaçmak, gölgelere saklanmak.
Fakat bu sefer olduğum yerden kıpırdamadım. Kaçmaktan yorulmuştum.
329
Sessizce, gitme, diye yalvardım. Ama dudaklarındaki vedayı tadabiliyordum ve gözyaşlarıma artık hakim olamıyorum.
357
Anden Cumhuriyet’teki en güçlü adam olabilirdi... Ancak Day, üzerindeki giysileri ve gözlerindeki samimiyetinden başka hiçbir şeyi olmayan bu sokak  çocuğu , kalbimin sahibiydi.
Her şeyiyle güzeldi.
Karanlık dünyadaki umuttu.
Işığımdı...
357
Şampiyon
“Seçmenim çok yaşa!
Cumhuriyet çok yaşa!”
160
Ölmesi tam bir dakika sürdü.
161
“Bu dünyaya milyarlarca insan gelip gidecek, ama sana benzeyen bir kişi bile olmayacak.”
205
“Cumhuriyet zayıf ve bitap düşmüş bir halde. Ama burası hala sizin ülkeniz. Onun için savaşın. Burası sizin vatanınız, onların değil.”
301
BÜTÜN CUMHURİYET ASKERLERİ SAVAŞA
308
“Vurun onu!”
“Bunu kendi başına yapamayacağını biliyordum.”
322
“Seni seviyorum. Gitme.”
325
Bana dünyada hala iyiliğin olduğunu söyle. Bana hepimiz için hala bir umut olduğunu göster.”
326
Ters giden her şey için feryat ettim. Hayatımızda parçalanmış olan her şey için.
326
“Merhaba, ben Daniel.”

“Merhaba, ben June.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder