9 Nisan 2015 Perşembe

Kralın Gözleri Kitap Yorumu

Kralın Gözleri

Catherine Banner
     Şimdi.... Kitabı şöyle baştan bir gözden geçirirsem, beğenmediğim sonucuna varırım. Üzgünüm dostlar ama yazım şeklindeki eksikliğin yanında kurgudaki gariplik beni bu sonuca ulaştırıyor. Yazım şeklini yine bir derece kaldırabilirim ama kurgu... Her şey her yerdeydi. Bir flashback yapıyoruz, birden ileri gidiyoruz, sonra paralel evren, paralel evrendeki iki kurgu çizgisi. Hepsi birbirine girmişti. Bu geçişleri yazı fontunu vs değiştirerek sağlamaya çalışılmış ama yine de eksik kalmış. Bir garipti anlayacağınız. Kitabı Catherine Banner sadece 14 yaşındayken yazdığını düşünürsek yine de etkileyici olduğunu söylemek lazım. Ben 16 yaşındayım ve bu yazıyı yazarken zorlanıyorum ._.


     Kitapta ağır bir şekilde din ele alınmıştı. Vaazdır, rahipliktir falan. Ben kitaplarda ilahi şeyler, inanç, din konularını severim. Örneğin Leigh Bardugo’nun Grisha serisinde öyle güzel dozunda bu tema işlenmiş ki kitap güzel olmanın yanında insanı ürpertiyordu. Ama bu kitapta yine her şey her yerdeydi.
     Bir başka takıldığım şey ise genç yaşta çocuk sahibi olmak. Açıkçası okurken arada WTF oluyordum. Yani cidden WTF? Hani Leo’nun yaşadığı evren de bu normal karşılansın da sonra günümüze döndüğünde de KOCAMAN bir WTF la karşılaştım. Bu sözün sonu spoilera gidiyor, o yüzden<<<
Biraz kraliçenin gözü oldu ama neyse..

(spoiler)Yav en sonunda kız hamile kalıyor falan NEDEN YANİ NEDEN? Zaten Leo’da bir gerizekalı, gitti kehanet kitabını sarayın bahçesine attı. Anlamsız, HER ŞEY ANLAMSIZ!
Kitapta tek sevdiğim şey deliliğin çok güzel bir şekilde işlenmesiydi. Sonra o da rayından çıktı. Başta “DELİRMEK İŞTE BÖYLE BİR ŞEY OLMALI”yken sonra “BUNLAR NEDEN HALA DELİ, ARADA DELİ DEĞİL?” durumuna hızlı bir geçiş yaptık. Neyse ki ölüm delilikten daha güzel işlenmişti. Umutsuzluk, hayal kırıklığı ve biraz daha DELİLİK. Şimdi kalbime dokunup beni ağlatmadı desem yalan olur. Stirling öldüğünde içim parçalandı yemin ederim. Leo’nun içine girdiği ruh hali... Kardeşini kaybetmesi, onun yerine ölmeyi ne kadar çok istemesi... Neredeyse kendi ruhuna karşılık Stirling’i geri döndürmesi en can alıcı kısımdı bence. Sonra başarısız oldu tabii. Belki de Leo’yu delirten bir başka şey de budur. Bilemiyorum.(spoiler)
Öğrendim ki kitabın devamı varmış. Bilin bakalım ben ne yapacağım :)) ALIP OKUMAYACAĞIM. (Kapağını da sevmemiştim zaten -,-) Benden bu kitap ala ala 2 yıldız almıştır.

Alıntı
y
“Peki iyi bir şey mi?” diye sordu Stirling.
Sesli düşünüyordu. “Ne?” dedim. “Devrim,” dedi. (28)
y
Zengin olunca her şeyi yapabilirsin. (67)
y
İnsanlar yalan söylemek istiyorsa söylerlerdi, kimin doğru kimin yalan söylediğini de anlayamazdık. (104)
y
İyinin ve kötünün parçacıkları vardır, bunlar bazen birleşirler, bazen de birbirinden ayrı dolaşırlar, ama hep bir aradadırlar. Şeytani parçacıkların gücü ve enerjisi daha fazladır. Ölü bir sinek koca bir parfüm şişesini kullanılamaz hale getirebilir. (111)
y
‘Anlamsız! Tamamen anlamsız! Her şey anlamsız!’ (183)
y
“Eğer birinin ölmesi gerekiyorsa, izin ver bu hastalıktan ben öleyim. Yeter ki onu kurtar. İyi olan o, iyiliği hak eden o. Ölümü hak etmiyor.” (203)
y
Rüyamda o ana kadar var olmuş her şeyin eriyip yok olduğunu, hiçliğe dönüştüğünü gördüm. Hiçlik, karanlık değildi. Karanlıktan öteydi. Orada dünya yoktu, güneş ya da ay, yıldızlar, sihir yoktu. İblisler, melekler, Tanrı yoktu. Hiç bir şey yoktu. (214)
y
Tek başına Tanrı’nın ışığı bunun için yetmezdi. Çünkü Tanrı yukarılarda gökyüzündeydi, biz ise dünyadaydık ve istese de bize ulaşamazdı. (276)
y
“Aşk pek çoklarını tutsak eder.” (298)
y
“...Sokakta bir devrim var.” (363)
y
Normal yaşantımıza dönmek zorunda oluşumuzun nedeni bu mudur acaba? Sonuçta başka bir seçeneğimiz olmaması mı? (378)

y

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder