Kralın Gözleri
Catherine Banner
Şimdi.... Kitabı şöyle baştan bir gözden
geçirirsem, beğenmediğim sonucuna varırım. Üzgünüm dostlar ama yazım şeklindeki
eksikliğin yanında kurgudaki gariplik beni bu sonuca ulaştırıyor. Yazım şeklini
yine bir derece kaldırabilirim ama kurgu... Her şey her yerdeydi. Bir flashback
yapıyoruz, birden ileri gidiyoruz, sonra paralel evren, paralel evrendeki iki
kurgu çizgisi. Hepsi birbirine girmişti. Bu geçişleri yazı fontunu vs
değiştirerek sağlamaya çalışılmış ama yine de eksik kalmış. Bir garipti
anlayacağınız. Kitabı Catherine Banner sadece 14 yaşındayken yazdığını
düşünürsek yine de etkileyici olduğunu söylemek lazım. Ben 16 yaşındayım ve bu
yazıyı yazarken zorlanıyorum ._.
Kitapta ağır bir şekilde din ele alınmıştı.
Vaazdır, rahipliktir falan. Ben kitaplarda ilahi şeyler, inanç, din konularını
severim. Örneğin Leigh Bardugo’nun Grisha serisinde öyle güzel dozunda bu tema
işlenmiş ki kitap güzel olmanın yanında insanı ürpertiyordu. Ama bu kitapta
yine her şey her yerdeydi.
Bir başka takıldığım şey ise
genç yaşta çocuk sahibi olmak. Açıkçası okurken arada WTF oluyordum. Yani
cidden WTF? Hani Leo’nun yaşadığı evren de bu normal karşılansın da sonra
günümüze döndüğünde de KOCAMAN bir WTF la karşılaştım. Bu sözün sonu spoilera gidiyor,
o yüzden<<<
Biraz kraliçenin gözü oldu ama neyse..
(spoiler)Yav en sonunda kız hamile kalıyor falan NEDEN
YANİ NEDEN? Zaten Leo’da bir gerizekalı, gitti kehanet kitabını sarayın
bahçesine attı. Anlamsız, HER ŞEY ANLAMSIZ!
Kitapta tek
sevdiğim şey deliliğin çok güzel bir şekilde işlenmesiydi. Sonra o da rayından
çıktı. Başta “DELİRMEK İŞTE BÖYLE BİR ŞEY OLMALI”yken sonra “BUNLAR NEDEN HALA
DELİ, ARADA DELİ DEĞİL?” durumuna hızlı bir geçiş yaptık. Neyse ki ölüm
delilikten daha güzel işlenmişti. Umutsuzluk, hayal kırıklığı ve biraz daha
DELİLİK. Şimdi kalbime dokunup beni ağlatmadı desem yalan olur. Stirling
öldüğünde içim parçalandı yemin ederim. Leo’nun içine girdiği ruh hali...
Kardeşini kaybetmesi, onun yerine ölmeyi ne kadar çok istemesi... Neredeyse
kendi ruhuna karşılık Stirling’i geri döndürmesi en can alıcı kısımdı bence.
Sonra başarısız oldu tabii. Belki de Leo’yu delirten bir başka şey de budur.
Bilemiyorum.(spoiler)
Öğrendim
ki kitabın devamı varmış. Bilin bakalım ben ne yapacağım :)) ALIP OKUMAYACAĞIM.
(Kapağını da sevmemiştim zaten -,-) Benden bu kitap ala ala 2 yıldız almıştır.
Alıntı
y
“Peki iyi bir şey mi?”
diye sordu Stirling.
Sesli düşünüyordu. “Ne?”
dedim. “Devrim,” dedi. (28)
y
Zengin olunca her şeyi
yapabilirsin. (67)
y
İnsanlar yalan söylemek
istiyorsa söylerlerdi, kimin doğru kimin yalan söylediğini de anlayamazdık.
(104)
y
İyinin ve kötünün
parçacıkları vardır, bunlar bazen birleşirler, bazen de birbirinden ayrı dolaşırlar,
ama hep bir aradadırlar. Şeytani parçacıkların gücü ve enerjisi daha fazladır. Ölü
bir sinek koca bir parfüm şişesini kullanılamaz hale getirebilir. (111)
y
‘Anlamsız! Tamamen anlamsız!
Her şey anlamsız!’ (183)
y
“Eğer birinin ölmesi
gerekiyorsa, izin ver bu hastalıktan ben öleyim. Yeter ki onu kurtar. İyi olan
o, iyiliği hak eden o. Ölümü hak etmiyor.” (203)
y
Rüyamda o ana kadar var
olmuş her şeyin eriyip yok olduğunu, hiçliğe dönüştüğünü gördüm. Hiçlik,
karanlık değildi. Karanlıktan öteydi. Orada dünya yoktu, güneş ya da ay,
yıldızlar, sihir yoktu. İblisler, melekler, Tanrı yoktu. Hiç bir şey yoktu.
(214)
y
Tek başına Tanrı’nın
ışığı bunun için yetmezdi. Çünkü Tanrı yukarılarda gökyüzündeydi, biz ise
dünyadaydık ve istese de bize ulaşamazdı. (276)
y
“Aşk pek çoklarını tutsak
eder.” (298)
y
“...Sokakta bir devrim
var.” (363)
y
Normal yaşantımıza dönmek
zorunda oluşumuzun nedeni bu mudur acaba? Sonuçta başka bir seçeneğimiz olmaması
mı? (378)
y
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder