13 Ekim 2015 Salı

Muhteşem Gatsby Kitap/Film Yorumu

Muhteşem Gatsby
F. Scott Fitzgerald
Sevgili F. Scott Fitzgerald’ın Muhteşem Gatsby’sine filmini izlemeden önce elimi atmak istiyordum ve bunu başardım. Biricik ton ton okuma (Booktube-A-Thon) sağ olsun. Sonrasında filmini de izleyerek bu başarıma, büyük bir kabın içindeki dondurmanın üstüne kremşanti sıkıp bir tane de vişne koyarmışçasına, bir başka güzel başarı eklemiş oldum (bu kısım biraz aç bir anıma denk geldi).


Başarı deyip deyip duruyorum. Açıklamasını da getireyim. Bence kitap okumak, film izlemek gibi kendimize zaman ayırmayı içeren sanatsal ve yaratıcılığımızı destekleyen aktiviteleri yerine getirmek bulunduğumuz iğrenç ötesi koşuşturmada, bir nevi bu maratonda zor. Bulunduğumuz sistem stresten bitik, hayatın güzel yanlarını göremeyen, yaratıcı zekası -1500 olan, beynini gün be gün kulağından dışarı akıtan bir toplum yaratıyor. Kısacası monotonlaşıp aptallaşıyoruz. Hasta. Ediliyoruz. İstatistiki bir bilgi verecek olursam geçen bir göz gezdirdiğim OT dergisinde Murat Menteş’in ilginç bir yazısı dikkatimi çekti. Konu yaratıcı zeka. PİSA’nın araştırmasına göre (hangi kurum hiçbir fikrim yok) (şimdi baktım ve Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı imiş) Türkiye’de yaratıcı zekaya ve problem çözme becerisine sahip gençlerin oranı %2,2 iken, sevgili Güney Kore’de sizce nasıl? %28! Koca bir %28... Yav aradaki farka baktıkça ağlayasım geliyor. Peki sizce bunun nedeni ne? Bana göre neden; eğitim sistemimizle başlayarak toplumun sahip olduğu görüşlerin yine toplum üzerinde kısıtlayıcı bir etkisi olmasına kadar geniş bir sorunlar skalasının önümüzde olması. Dünya dediğimiz şu hipodromda kitap okumak başarı, filmini de izlemek daha büyük başarıdır.
Rantımı burada bitiriyorum.

Kitaba dönersek; başta biraz sıkıcı, Gatsby’mizle tanıştıktan sonra ise giderek ilginçleşen ve güzelleşen bir hikaye vardı karşımızda. Doğruyu söylemek gerekirse kitabı bitirdiğimde yüzümde kocaman bir NELER OLUYOR ifadesi vardı. Bu ifade gerisinde memnuniyetsizliği de getirdi. Başta Goodreads’te 5 üzerinden 4 vererek (benim gibi bol puancı birisi için şok edici bir şey) memnuniyetsizliğimi göstermiştim. Sonra bir arkadaşımla uzun uzadıya konuştuk ve BUM! Fikrim değişti. 5 yıldızı zarfın içine koyup masanın üzerinde alınmayı bekler bir biçimde bırakıp çekip gittim.
Şunu söyleyebilirim ki bu kitap (arkasında yazdığı gibi) Amerikan rüyasını anlatıyor. Bir aşk kitabı gibi değerlendirdiğimde gösterilen mesajı alamamıştım. Konuştuğum arkadaşım evin sadece kapısına bakarak düşünmemem gerektiğini, kapıya takılıp bütün evi görmezden geldiğimi gösterdi bana. DANKE SCHON MEINE FREUNDIN <3
Film ise bütün evi değil de bir kapı iki-üç pencereyi almış senaryosuna. Ama bu filmin kötü olduğu anlamına gelmez. Aksine filmi çok beğendim. Sadece biraz daha derin olmasını isterdim. Yine de bu beklenilen bir şey değil mi, sevgili okur? Kitaptan filme çevirilerde nadiren kitaptaki derinlikte veya kitaptan daha derin oluyor filmler. Bu yüzden elimde hiç hayal kırıklığı yok. AMA ELİMDE ve kulağımda HİÇ DURMADAN DİNLEYECEĞİM ŞARKILAR VAR. Filmde kim müzikleri seçmiş, oynamış, koymuş bilmiyorum ama BAŞARILI. 2 günde 5 dakikalık şarkıyı bin kez dinledim. Tahmin edin hangi parça? KAPANIŞTA ÇALAN TOGETHER/THE XX! Hani kendime şaşırıyorum nasıl şu zamana kadar The XX adındaki harikulade olan bu parçayı yapmış bir grubu dinlememişim. Yani nasıl? bu iki günde bu zararı kapattığımı size garantileyebilirim, sevgili okurlar (çoğulsunuzdur umarım). Ve de son olarak Leo'cum. Sadece o değil genel olarak çok güzeldi oyunculuk. Kitapta verilen havayı her oyuncu bir şekilde vermişti. Hepsinin ellerine sağlık.



~ Kısa bir spoiler zamanı ~
O Daisy pisliği. Var ya kitabın sonunda kafa atacaktım, kendimi tuttum mükemmel bir iradeyle.
Değinmek istediğim bir diğer şeyse filmde Gatsby’nin ne kadar takıntılı olduğunu fark ettiniz mi? Kitapta hissetmiştim ama göze sokmuyordu ama filmde gerçekten çok belirgindi. Nerdeyse Daisy’nin neden Gatsby’yi seçmediğine hak veriyordum.
Birde Jordan’la Nick arasında geçenler filmde yer verilmemesi üzdü..


ALINTI
Kız olduğunu söyleyince çevirdim kafamı öte yana, ağladım. “İyi,” dedim, “kız olduğuna memnunum. İnşallah aptalın teki olur. Bu dünyada bir kız için istenecek en iyi şey bu: Güzel, cici bir alık olması!
25
~
“Çok kötü araba kullanıyorsun. Ya daha dikkatli ol, ya da hiç o oturma o direksiyonun başına.”
“Dikkatliyim ben.”
“Hayır, değilsin.”
“İyi ya, diğerleri dikkatli nasıl olsa.”
“Ne alaka?”
“Yolumdan çekilirler. Kaza iki kişiyle yapılır.”
“Ya senin kadar dikkatsiz biri çıkarsa karşına?”
“İnşallah çıkmaz. Dikkatsiz insanlardan nefret ederim. Seni de bu yüzden seviyorum ya.”
66
~
“Ben bir Arap Şeyhiyim,
Kalbinin sahibiyim.
Sen uyurken karanlıkta,
Gireceğim çadırına.”
85
~
“Bu dünyada yalnızca kovalananla kovalayan, her an bir şeylerle meşgul olanla yorgun düşmüşler var.”
87
~
“Bundan kuşku duyan mı var,
Zenginler para, fakirler çocuk yapar.
Buldukları her fırsatta,
Kaşla göz arasında.”
103
~
Biliyordu ki bu kızı öptüğü zaman, o kelimelere sığmaz hayallerini onun fani soluğuyla sonsuza dek birleştirdiği an, zihni bir daha asla Tanrı’nın zihniymiş gibi, hoplayıp zıplayamayacaktı.
120
~
“Birine dostluğumuzu hayattayken göstermeyi öğrenelim, öldükten sonra değil.”
181
~
İşte bu yüzden asılıyoruz küreklere, durmadan geçmişe doğru sürüklensek de, akıntıya karşı ilerleyen teknelerimizde.
191

~

1 yorum:

  1. Gün geçtikçe daha güzel yazıyorsun 👍. İzin verirsen paylaşıyorum.

    YanıtlaSil