27 Ocak 2015 Salı

Gölge ve Kemik/Kuşatma ve Fırtına Kitap Yorumu

Gölge ve Kemik
Kuşatma ve Fırtına
Leigh Bardugo
     2015’in ilk okumaları!!! Bu yıla süper bir başlangıç yapmış olmaktayım. Bu seriye başlamaya çok hevesliydim. İyi ki de başlamışım. Keyifli bir okuma oldu.
     Öncelikle kitabın çevirisi üzerinde durmak istiyorum. Bence olmamış. Harita çevrilmemiş. Birçok kitapta harita kısmı çevrilirdi. Burada çevrilmemiş. Ayrıca yazarın hayatı kısmında kadın Kudüs’te doğmuş. Direk Jerusalem demişler. Jerusalem’in Türkçesi Kudüs değil mi, ben mi yanlış biliyorum bilemedim. Acayip rahatsız etti başta beni. Ayrıca Gölge ve Kemik’te yapılan yazım hatalarının haddi hesabı yok. Öyle ki bazı yerlerde ne oluyor ya bunun ne anlamı var dedim. Martı favori yayın evim falan Tüyap’ta mükemmel indirim yaptılar ama kitap biraz olmamış. Belki ilk basım olduğu içindir. Yine de teşekkürler, çok emek veriliyor çevirilere. Ve görebildiğimiz kadarıyla kapaklara da çok önem verilmiş. Kapaklar uçuyor, çok güzel. Kitaplarla uyumlu VE GERÇEKTEN GÖZE ÇOK GÜZEL GÖZÜKÜYOR.

    Kitap gerçek yaşama öyle atıflarda bulunmuş ki Leigh Bardugo ablayı canı gönülden tebrik ettim. Çarpık Grisha dünyasıyla çarpık dünyamız. Benzer şeyler.
     Yazış biçimi açısından süper ötesi değildi. Bazı yerlerde bana batan şeyler oldu. Mesela kitabın en en başında uzun yoldan geldikten sonra kız pis iğrenç durumdayken hiç pisliğinden bahsetmeden yatıp uyuyor. Sonrasında Genya kız için geldiğinde “ıyy ne pismişim, aman hemen temizlenip kralın huzuruna çıkayım” tribine giriyor. Yav öyle olur mu? Öncesinde, hani temizlenemeyecek kadar yorgunum, o yüzden uyudum de, temizlik önemli değilse bunu vurgula. Yok anam hop bir atlayış. Yazar acaba orda bir sabırsızlık mı yaşadı, panik mi oldu bilemiyorum. Ama sonrasında beni çok rahatsız eden bir şey yaşamadım. Tabii Rusça kelimeleri saymazsak. Açıkçası ilk kitapta Rusça kelimelere alışmak baya zamanımı aldı. Başta hepsi birdi benim için. Ne neyi simgeliyor, sürekli ilk sayfaya dönüp bakmak icap ediyordu. Bir süre sinir olsam da sonraları hoşuma gitmeye başladı. Bir kaç günde okuyup bitirdiğim için de hafızamı zorlamama gerek kalmadı. İki kitabı da kısa sürede okumama rağmen kitap yorumunu yazmadım >tembel Işıl< Bir dahakine bitirir bitirmez kitap yorumuna girişeceğim...

     Kitabın kurgusu sizce nasıldı? Beni büyüledi. Konu, ilerleyiş, kötü ama aşık olunası karakterler, çarpık karakterler, karanlık duygular, hastalıklı aşk... KAN! VAHŞET! ÖLÜM! <en sevdiklerim< Bunları bir yana bırakırsak, gerçekten sürükleyici bir kurgusu vardı. Bazen sıkılmanın eşiğinden döndüğüm oldu, bazı anlamadığım (yani neler oluyor god help me dediğim) yerler oldu. Ama bu her kitapta olabilecek şeylerdi ve çok rahatsız edici değildi.
(spoiler) Öncelikle Alina’nın “erkekler”le ilişkisini ele almak istiyorum. Birincisi Malyen. Malyen’e sinir olan bir tek ben değilimdir umarım. Çocuğa ilk baştan beri, Alina ona yanıp tutuşurken Zoya’nın kucağına gittiği andan beri, sinir oluyorum. Bir de Alina onunla kalabilmek için gücünü kısıp, kapatıp, içine gömmüş  ya... tam nefretlik. Bir de ikinci kitapta kızla beraber kaçıp kızın gücünü yine saklamasına neden oluyor ya. NEFRET! Karanlıklar Efendisi’ne ne demeli. Hayır bu adamla da bir tutamıyorum. Kızı yık, yak, zorla, kölen yap, YALAN SÖYLE, ZARAR VER, korkut; sonra biz birbirimiz için yaratıldık. Bir de yalandan öpüp şaşırma taklidi falan yapması... Hakkını yemeyelim akıllı adam. Tabii kaç yıl boyunca entrikalar içinde yaşayım, kendi ölümümü tasarlayım ben de bu hala gelirdim. AMMA şöyle bir şey var ki, onu sevmemek olasılık dahilinde mi? Adamın ismi güzel, Karanlıklar Efendisi. Acaba gelecekte gerçek ismini öğrenebilecek miyiz. Kitapta önemli bir yer tuttuğunu düşünüyorum, ama hiç de önemli olmayabilir de. Bir saniye, şimdi aklıma geldi. Annesini kör etmişti eşşoğlueşşek. Artık seni sevmiyorum Karanlıklar Efendisi. Zaten Kuşatma ve Fırtına’nın sonunda Alina benim canavarımsın deyip süper bir şey yapmıyor mu? Alina’dan beklemezdim böyle amazing bir şey. Kızın hep bir çekingenliği, ben yapamam, güçsüzüm tutumu sinirimi bozuyor. Böyle olacaksın yani. Kadın, Güneşin Elçisi’sin. Özgüven patlaması yaşamalısın. Elinin altında yığınla inanan var. Aziz rolünü oyna birazcık. Karanlıklar Efendisi’nin yerine geçtiği zaman grishalar niye o başa geçiyor biz olmalıyız dediklerinde etrafı dağıtması etkileyiciydi. Yazarın deliren bir karakter anlatması benim ayrıyeten çok hoşuma gitti. Katniss türünden bir delirme değil, Alina türünden bir delirme. Kendine hakim olamama, ve olamadığının farkında olması, Karanlıklar Efendisi’ni etrafta görmesi, ufaktan delilik ifadeleri. Güzel olmuş. Delirirken Malyen bir de buna arkasını dönmüyor mu? Kaşar herif. Tamamiyle haksız değil tabii ama ZOYA’YI ÖPMESİ SON NOKTA OLDU. Tabii Alina’nın Nikolai’yi öpmek istemesi gibi bir durum da var. Sanırım en sevdiğim karakter Nikolai. Adam işini biliyor. Şakacı ve “çoğunlukla” doğru şeyleri yapıyor. Abisi (affedersiniz GERİZEKALI ABİSİ) gibi işe yaramaz değil. Tahtın gerçek varisi. Gerçek varisi derken soy anlamında değil, hepimiz biliyoruz ki büyük olasılıkla kraldan değil. Aklı ve ülke için yapabileceği şeyler sadece bir göstergesi. Krallığı düşürdü be abisi. İyi ki öldü. Nikolai öyle mi? Belli bir derecede dürüst bile. Alina’ya taht için onu öldürebileceğini söylediğinde Alina’nın hissettiği şeyi hissettim. Adam bir şekilde güven veriyor. Bir de büyük saray basıldığında annesi ve babasını kurtarmaya çalışıyor ya. Onlar onu başka ülkelere göndere dursun, o onları kurtarmaya alışıyor. Yerim Nikolai’yı ya. Zeki ve bir amacı var. Alina gibi amaçsız değil. Alina’ya acıyorum bu konuda. Yavrum ülkesini kurtarsa mı kurtarmasa mı, daha önemlisi ülkesi kurtulmayı hak ediyor mu? Kimin için, ney için savaşacak? Kendi yaşamı için mi? Kendince onun pek bir değeri yok. Keşke ölmesine izin verseydi Malyen (kaşar Malyen) Kuşatma ve Fırtına’nın sonunda. Üçüncü kitap olmazdı ama güzel bir son olabilirdi. Beraber ölmek, aynı zamanda romantik de. Karanlıklar Efendisi’nin paniği çok güzel değil miydi?
(spoiler) Bunları bir kenara bırakalım. Kitabın içinde geçen güzel sözler sizce de çok mükemmel değil miydi? İnsanı içine çekecek versiyondan. Kitabın içinde geçen azizler kurgusunu beğendim. Azizlerin ölümü ve kıza aziz denilmesi belki de kızın son kitapta fena bir şekilde öleceğinin bir görüntüsü. Ayrıca kız için ölümden başka bir çıkış göremiyorum. Kesin üçüncü büyüteci yakalayacak, ve gelmiş geçmiş en güçlü grisha olacak. Ama Rusalye’yi bulmaları kadar kolay olacağını zannetmiyorum. Alev Kuşu’nu bulmak için ne yazık ki Malyen’e ihtiyaç var. Bu arada Rusalye’yi öldürdüğü zaman Alina....... Acaba gözleri kör olacak mı hırsla Alev Kuşu’nu öldürecek kadar. Alev Kuşu’nun öldürüleceğini zannetmiyorum aslında. Belki bir telek verir kıza. Ama her şey beklenebilir. Nede olsa Alina artık geyiği öldüremeyecek kadar temiz ve masum bir kız değil.
(spoiler) Kitapta sarayda geçirdikleri bölümleri hep çok sıkıcı buldum. O savaşın verdiği heyecan yok. Entrikalar ve uyulması gereken kurallar. Benlik değil ki Alina’lık da değil (Malyen’lik hiç değil). Şimdi tahta Karanlıklar Efendisi geçmiş olabilir ve Alina Güçlerini kaybetmiş gibi duruyor ama üçüncü kitap ne getirir bilemiyorum. Ama bir şeyden eminim üçüncü kitabın KAPAĞI güzel şeyler getirecek. Birincisi kapakta Ateş Kuşu olacak. VE KİTAP KIRMIZI.
(spoiler) Kapakları şöyle bir incelediğimizde birinci kitabın kapağında Küçük Saray’ı görebiliyoruz. Grishaların mekanı. Ayrıca yukarı kıvrılan Morozova geyiğinin meşhur boynuzları var. İkinci kitapta da başta Rusalye’yi görüyoruz. Bir ejderha her zaman kapakları şenlendiren bir materyal olmuştur. Kitabın altında da Büyük Saray var. Kızın artık daha rütbeli olduğu göz önüne alırsak mantıklı bir seçim. Ayrıca sarayın arkasından da güneş ışınları gibi ışınlar fışkırmış. Alina’nın güçlenmesi belki ele alınmıştır. Son kitapta Ateş Kuşu’nun yanında “ateşlerden” çıkan bir saray var. Belki de Karanlıklar Efendisi kendine yeni bir saray yaptırıyor. Her diktatörün yapacağı gibi. Karanlık bir saray. Yemin ederim kitap falına döndü bu iş. Tamamiyle tahminden oluşuyor bu paragraf arkadaşlar. Doğru da olmayabilir. Doğruysa eğer gerçekten kapakları yaparken çok düşünmüşler. Tebrik ederim, ellerine sağlık asıl çizen kimse. Ayrıca kapak çevirisin, bozmadan oturttuğu için Yasin Öksüz’ü de ayrı tebrik ederim.
(spoiler) Aslında daha değinmek istediğim yerler var. Alina’nın Gölge ve Kemik’in sonunda Karanlıklar Efendisi’ni ve gemiyi ölüme terk etmesi, Alina’nın ısırılması, Malyen’nin aşkını itiraf ettiği an (yalancı pislik, anca anlamışmış, bırak bu işleri Malyen. Alina’yı kandırmış olabilirsin ama bizi kandıramazsın), Alina’nın kaşarımsı tavırları, Karanlık Efendi’yle yaşadıkları seksi anlar, Baghra, Apparat mı Aparkat mı bilemediğim din adamı... Ama daha fazla yazarsam kusucam.

O yüzden alıntı zamanı :)
4
Gölge ve Kemik
4
"Dünyada ordulardan daha güçlü bir şey var. Kralları, hatta Karanlıklar Efendisi'ni bile yerinden edebilecek bir şey. Onun ne olduğunu biliyor musun?" .... "İnanç." (177)
4
"Seni uzun süredir bekliyordum, Alina," dedi. "Birlikte dünyayı değiştireceğiz." (189)
4
Grishalar neden sadece bir büyütece sahip olabilirler? Bu soruya bir soruyla cevap vereceğim. Sonsuz olan nedir? Evren ve insanoğlunu açgözlülüğü. (190)
4
"Dışarıda seni bekleyen ne var?"
"Hiçbir şey yok!" diye bağırdım. "Hiç kimse yok!" (197)
4
Sonra da beni öptü. (216)
4
Ağzı çenemden çıkıp dudaklarıma ulaşırken, "Bir şeyleri istemek," diye fısıldadı, "bizi zayıf kılar." (242)
4
“Kabul et işte,” dedi. “O senin sahibin.”
“Senin de sahibin, Malyen,” diye yanıt verdim. “Hepimizin sahibi.” (252)
4
“Seni öldürmeyeceğim, Alina.”
“Öldürmek zorunda kalabilirsin.”
4
Geyiğin kara gözlerine bakarak yere sağlam basan ayaklarının altındaki toprağı, burnundaki çam ağacı kokularını ve kalbinin güçlü atışını hissettim. Canına kıyabilecek biri olmadığımı anladım.” (326)
4
Ağaçlar hışırdamıyor, böcekler vızıldamıyor, kuşlar ötmüyordu. Orman kederden suskundu. (334)
4
“Merhamet.” Daha önce hiç duymadığı bir kelimeyi kullanıyormuş gibiydi. “Merhametli olabilirim.” (353)
4
Geyiğin canını bağışlamıştım. O canın gücü en az ona kıyan adam kadar bana da aitti.” (371)
4
Evet, diye düşündüm içimdeki güç birikirken, merhameti sen bana böyle öğrettin. (375)
4
Birbirlerinden başka kimseleri ve denizin öte tarafında birlikte kurmayı hayal ettikleri hayattan başka hiçbir şeyleri olmayan kız ve oğlan yine yetim kalmışlardı. (382)
4
4
Kuşatma ve Fırtına
4
“Tarlayı süren öküz boyunduruğun ağırlığını hisseder, peki kuş kanatlarının ağırlığını hisseder mi?” (37)
4
Bir tuzaktan kaçacak kadar akıllı, ikincisinden kaçamayacağını fark edemeyecek kadar aptal. (38)
4
Yüzlerce yıldır yaşıyor olabilirdi, peki ya yüzmeyi biliyor muydu? (58)
4
“Korku güçlü bir müttefiktir,” dedi. “Hem de sadıktır.” (65)
4
Birbirimize o kadar yakındık ki nefesini hissedebiliyordum. “Bizim gibi olan başka kimse yok, Alina,” diye fısıldadı. “Hiçbir zaman da olmayacak.” (69)
4
“Kim o adam? Benden ne istiyor?”
“Erkek olduğundan emin misin? Belki de sizi Fjerda Kraliçesi’ne götürüyorumdur.”
“Öyle mi gerçekten?”
“Hayır ama açık fikirli olmak her zaman iyi bir şeydir.” (98)
Bu adamı çok seviyorum ya..
4
“Bir konuda haklıydın, Güneşin Elçisi. Karanlıklar Efendisi güçlü bir düşman. Sen de güçlü dostlar edinsen iyi olur.” (104)
4
Alev Kuşu kanatlarının ağırlığını hisseder miydi? (120)
4
“İmkansız.”
“İmkan dışı.” (165)
4
“Ben Nikolai Lantsov, Yirmi İkinci Alay’ın Komutanı, Kraliyet Ordusu Askeri, Udova Grandükü ve ömrü uzun, hükümdarlığı daim olsun Yüce Majesteleri İki Başlı Kartal Tahtı’nın Hükümdarı Kral Üçüncü Alexander’ın ikinci oğluyum.” (157)
4
“Birinci ve İkinci Ordu’yu birleştirmeme yardım ederek. Kraliçem olarak.” (169)
4
“Yaş ve soyun Grishalar için bir önemi yok. Onlar sadece gücü önemser. İki büyüteç taşıyan ilk Grisha benim. Karanlıklar Efendisi’ni ve onun karanlıktan doğan askerlerini yenebilecek güçteki tek Grisha benim. Benden başka hiç kimse benim yapabildiklerimi yapamaz.” (173)
4
Elini tuttum. Avuçları nasırlaşmıştı. Bir prensin değil, korsanın eliydi. El sıkıştık. (175)
4
Ben katil olmak istemiyorum. Fakat merhamet Güneşin Elçisi’nin sonuçlarını karşılayamayacağı bir erdemdi. (196)
4
Zayıflık iyi bir kılıktır. Senin insan olduğunu bilmeleri gerektiğinde öyle davran ama asla öyle hissetme. (207)
4
Sol Koroleva, diye bağırıyorlardı. Güneş Kraliçesi. (208)
4
İster prens olsun ister fakir biri, her insanın bir bedeli vardır. (212)
4
Sen artık ayağında askeri çizmelerle titreyen ürkek kız değilsin. Sen bir Grisha’sın, Güneşin Elçisi’sin. Onların sana ihtiyacı var. İstersen burayı yerle bir edersin. (234)
4
“Benim bir azize mi, aptal mı, yoksa Karanlıklar Efendisi’nin metresi mi olduğumu düşünüp düşünmemeniz umurumda değil. Küçük Saray’da kalmak istiyorsanız benim dediklerimi yapacaksınız. Bu durum hoşunuza gitmiyorsa ya geceye kadar burayı terk edersiniz ya da zincirlere vurulursunuz. Ben bir askerim. Ben Güneşin Elçisi’yim. Ayrıca tek kurtuluş şansınızım.” (252)
Şu cesareti daha fazla görsek keşke.
4
“Yapabileceğinden daha azını, yapması gerekenden daha fazlasını.” (274)
4
“Dünya kurtarılacağını düşünebileceğin kadar iyi bir yer mi?” (276)
4
“Moi soverenyi,” dedi. Yüreğim parçalandı. (291)
4
“Korkusuzluğun eşanlamlısı aptallıktır.” (324)
4
“Ona seni kollarına aldığında beni gördüğünü söyle.” (349)
4
“Taht Vasily’ye göre oynanacak bir oyuncak, kazanılacak bir ödül. Sen öyle değilsin. Sen iyi bir kral olacaksın.” (360)
4
“Beni neden yalnız bırakmıyorsun?” (...) “O zaman ben de yalnız kalırım.” (363)
4
“Ben bir korsanım, Alina,” dedi sakince. “Ben alabileceğim her şeyi alırım.” (374)
4
“Ben de seni özledim, Alina.” O ses. O cam gibi pürüzsüz, soğuk ses. (391)
4
“Kahramanların ve azizlerin sorunu ne biliyor musun, Nikolai?” diye sordum, atlasın kapağını kapatıp kapıya doğru giderken. “Genellikle sonunda hep ölüyorlar.” (408)
4
“Bana yalan söyleyemezsin. Yalnız kalmasan tekrar tekrar yanına gelir miydim sanıyorsun? Beni sen çağırdın, ben de çağrına cevap verdim.” (430)
4
Öz özü çağırır. (434)
4
Gücüm senindir. (435)
4
İçimde karanlık vardı. Onu oraya o koymuştu, artık bunu inkar edemezdim. Volcra ve nichevo’ya benim yaratıklarımdı. Karanlıklar Efendisi de benim yaratığımdı. (435)
4
“Gücüm senindir,” diye tekrarladım. Beni sıkıca sardı. “Seninki de benim,” diye fısıldadım dudaklarına. (435)
4
Kız boynundaki kolyeye, bileğindeki bilekliğe dokundu. Birçok erkek onu kraliçe yapmak istemişti. Şimdi çok daha büyük bir şeyin kaderinde olduğunu anlıyordu. Karanlıklar Efendisi ona hükümdarlığı elde edeceğini söylemişti. Tahtı ve onun da bir parçasını ele geçireceğini iddia etmişti. İstediğine ulaşmış olabilirdi. Kız ölenler için de hayatta kalanlar için de ona yaptıklarını ödetecekti. Göğe yükselecekti. (447)
4

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder