Gölge ve Kemik
Kuşatma ve Fırtına
Leigh Bardugo
2015’in ilk
okumaları!!! Bu yıla süper bir başlangıç yapmış olmaktayım. Bu seriye başlamaya
çok hevesliydim. İyi ki de başlamışım. Keyifli bir okuma oldu.
Öncelikle kitabın çevirisi üzerinde durmak
istiyorum. Bence olmamış. Harita çevrilmemiş. Birçok kitapta harita kısmı
çevrilirdi. Burada çevrilmemiş. Ayrıca yazarın hayatı kısmında kadın Kudüs’te
doğmuş. Direk Jerusalem demişler. Jerusalem’in Türkçesi Kudüs değil mi, ben mi
yanlış biliyorum bilemedim. Acayip rahatsız etti başta beni. Ayrıca Gölge ve
Kemik’te yapılan yazım hatalarının haddi hesabı yok. Öyle ki bazı yerlerde ne
oluyor ya bunun ne anlamı var dedim. Martı favori yayın evim falan Tüyap’ta
mükemmel indirim yaptılar ama kitap biraz olmamış. Belki ilk basım olduğu
içindir. Yine de teşekkürler, çok emek veriliyor çevirilere. Ve görebildiğimiz
kadarıyla kapaklara da çok önem verilmiş. Kapaklar uçuyor, çok güzel.
Kitaplarla uyumlu VE GERÇEKTEN GÖZE ÇOK GÜZEL GÖZÜKÜYOR.
Kitap gerçek yaşama öyle atıflarda bulunmuş ki Leigh Bardugo ablayı canı gönülden tebrik ettim. Çarpık Grisha dünyasıyla çarpık dünyamız. Benzer şeyler.
Yazış biçimi açısından süper ötesi değildi.
Bazı yerlerde bana batan şeyler oldu. Mesela kitabın en en başında uzun yoldan
geldikten sonra kız pis iğrenç durumdayken hiç pisliğinden bahsetmeden yatıp
uyuyor. Sonrasında Genya kız için geldiğinde “ıyy ne pismişim, aman hemen
temizlenip kralın huzuruna çıkayım” tribine giriyor. Yav öyle olur mu?
Öncesinde, hani temizlenemeyecek kadar yorgunum, o yüzden uyudum de, temizlik
önemli değilse bunu vurgula. Yok anam hop bir atlayış. Yazar acaba orda bir
sabırsızlık mı yaşadı, panik mi oldu bilemiyorum. Ama sonrasında beni çok
rahatsız eden bir şey yaşamadım. Tabii Rusça kelimeleri saymazsak. Açıkçası ilk
kitapta Rusça kelimelere alışmak baya zamanımı aldı. Başta hepsi birdi benim
için. Ne neyi simgeliyor, sürekli ilk sayfaya dönüp bakmak icap ediyordu. Bir
süre sinir olsam da sonraları hoşuma gitmeye başladı. Bir kaç günde okuyup
bitirdiğim için de hafızamı zorlamama gerek kalmadı. İki kitabı da kısa sürede
okumama rağmen kitap yorumunu yazmadım >tembel Işıl< Bir dahakine bitirir
bitirmez kitap yorumuna girişeceğim...
Kitabın kurgusu sizce nasıldı? Beni
büyüledi. Konu, ilerleyiş, kötü ama aşık olunası karakterler, çarpık
karakterler, karanlık duygular, hastalıklı aşk... KAN! VAHŞET! ÖLÜM! <en
sevdiklerim< Bunları bir yana bırakırsak, gerçekten sürükleyici bir kurgusu
vardı. Bazen sıkılmanın eşiğinden döndüğüm oldu, bazı anlamadığım (yani neler
oluyor god help me dediğim) yerler oldu. Ama bu her kitapta olabilecek şeylerdi
ve çok rahatsız edici değildi.
(spoiler) Öncelikle Alina’nın “erkekler”le ilişkisini
ele almak istiyorum. Birincisi Malyen. Malyen’e sinir olan bir tek ben
değilimdir umarım. Çocuğa ilk baştan beri, Alina ona yanıp tutuşurken Zoya’nın
kucağına gittiği andan beri, sinir oluyorum. Bir de Alina onunla kalabilmek
için gücünü kısıp, kapatıp, içine gömmüş
ya... tam nefretlik. Bir de ikinci kitapta kızla beraber kaçıp kızın
gücünü yine saklamasına neden oluyor ya. NEFRET! Karanlıklar Efendisi’ne ne
demeli. Hayır bu adamla da bir tutamıyorum. Kızı yık, yak, zorla, kölen yap,
YALAN SÖYLE, ZARAR VER, korkut; sonra biz birbirimiz için yaratıldık. Bir de
yalandan öpüp şaşırma taklidi falan yapması... Hakkını yemeyelim akıllı adam.
Tabii kaç yıl boyunca entrikalar içinde yaşayım, kendi ölümümü tasarlayım ben
de bu hala gelirdim. AMMA şöyle bir şey var ki, onu sevmemek olasılık dahilinde
mi? Adamın ismi güzel, Karanlıklar Efendisi. Acaba gelecekte gerçek ismini öğrenebilecek
miyiz. Kitapta önemli bir yer tuttuğunu düşünüyorum, ama hiç de önemli
olmayabilir de. Bir saniye, şimdi aklıma geldi. Annesini kör etmişti
eşşoğlueşşek. Artık seni sevmiyorum Karanlıklar Efendisi. Zaten Kuşatma ve Fırtına’nın
sonunda Alina benim canavarımsın deyip süper bir şey yapmıyor mu? Alina’dan
beklemezdim böyle amazing bir şey. Kızın hep bir çekingenliği, ben yapamam,
güçsüzüm tutumu sinirimi bozuyor. Böyle olacaksın yani. Kadın, Güneşin
Elçisi’sin. Özgüven patlaması yaşamalısın. Elinin altında yığınla inanan var.
Aziz rolünü oyna birazcık. Karanlıklar Efendisi’nin yerine geçtiği zaman
grishalar niye o başa geçiyor biz olmalıyız dediklerinde etrafı dağıtması
etkileyiciydi. Yazarın deliren bir karakter anlatması benim ayrıyeten çok hoşuma
gitti. Katniss türünden bir delirme değil, Alina türünden bir delirme. Kendine
hakim olamama, ve olamadığının farkında olması, Karanlıklar Efendisi’ni etrafta
görmesi, ufaktan delilik ifadeleri. Güzel olmuş. Delirirken Malyen bir de buna
arkasını dönmüyor mu? Kaşar herif. Tamamiyle haksız değil tabii ama ZOYA’YI
ÖPMESİ SON NOKTA OLDU. Tabii Alina’nın Nikolai’yi öpmek istemesi gibi bir durum
da var. Sanırım en sevdiğim karakter Nikolai. Adam işini biliyor. Şakacı ve
“çoğunlukla” doğru şeyleri yapıyor. Abisi (affedersiniz GERİZEKALI ABİSİ) gibi
işe yaramaz değil. Tahtın gerçek varisi. Gerçek varisi derken soy anlamında
değil, hepimiz biliyoruz ki büyük olasılıkla kraldan değil. Aklı ve ülke için
yapabileceği şeyler sadece bir göstergesi. Krallığı düşürdü be abisi. İyi ki
öldü. Nikolai öyle mi? Belli bir derecede dürüst bile. Alina’ya taht için onu
öldürebileceğini söylediğinde Alina’nın hissettiği şeyi hissettim. Adam bir
şekilde güven veriyor. Bir de büyük saray basıldığında annesi ve babasını
kurtarmaya çalışıyor ya. Onlar onu başka ülkelere göndere dursun, o onları
kurtarmaya alışıyor. Yerim Nikolai’yı ya. Zeki ve bir amacı var. Alina gibi
amaçsız değil. Alina’ya acıyorum bu konuda. Yavrum ülkesini kurtarsa mı
kurtarmasa mı, daha önemlisi ülkesi kurtulmayı hak ediyor mu? Kimin için, ney
için savaşacak? Kendi yaşamı için mi? Kendince onun pek bir değeri yok. Keşke
ölmesine izin verseydi Malyen (kaşar Malyen) Kuşatma ve Fırtına’nın sonunda. Üçüncü
kitap olmazdı ama güzel bir son olabilirdi. Beraber ölmek, aynı zamanda
romantik de. Karanlıklar Efendisi’nin paniği çok güzel değil miydi?
(spoiler) Bunları bir kenara bırakalım. Kitabın içinde
geçen güzel sözler sizce de çok mükemmel değil miydi? İnsanı içine çekecek
versiyondan. Kitabın içinde geçen azizler kurgusunu beğendim. Azizlerin ölümü
ve kıza aziz denilmesi belki de kızın son kitapta fena bir şekilde öleceğinin
bir görüntüsü. Ayrıca kız için ölümden başka bir çıkış göremiyorum. Kesin
üçüncü büyüteci yakalayacak, ve gelmiş geçmiş en güçlü grisha olacak. Ama Rusalye’yi
bulmaları kadar kolay olacağını zannetmiyorum. Alev Kuşu’nu bulmak için ne
yazık ki Malyen’e ihtiyaç var. Bu arada Rusalye’yi öldürdüğü zaman Alina.......
Acaba gözleri kör olacak mı hırsla Alev Kuşu’nu öldürecek kadar. Alev Kuşu’nun
öldürüleceğini zannetmiyorum aslında. Belki bir telek verir kıza. Ama her şey
beklenebilir. Nede olsa Alina artık geyiği öldüremeyecek kadar temiz ve masum
bir kız değil.
(spoiler) Kitapta sarayda geçirdikleri bölümleri hep
çok sıkıcı buldum. O savaşın verdiği heyecan yok. Entrikalar ve uyulması
gereken kurallar. Benlik değil ki Alina’lık da değil (Malyen’lik hiç değil). Şimdi
tahta Karanlıklar Efendisi geçmiş olabilir ve Alina Güçlerini kaybetmiş gibi
duruyor ama üçüncü kitap ne getirir bilemiyorum. Ama bir şeyden eminim üçüncü
kitabın KAPAĞI güzel şeyler getirecek. Birincisi kapakta Ateş Kuşu olacak. VE
KİTAP KIRMIZI.
(spoiler) Kapakları şöyle bir incelediğimizde birinci
kitabın kapağında Küçük Saray’ı görebiliyoruz. Grishaların mekanı. Ayrıca
yukarı kıvrılan Morozova geyiğinin meşhur boynuzları var. İkinci kitapta da
başta Rusalye’yi görüyoruz. Bir ejderha her zaman kapakları şenlendiren bir
materyal olmuştur. Kitabın altında da Büyük Saray var. Kızın artık daha rütbeli
olduğu göz önüne alırsak mantıklı bir seçim. Ayrıca sarayın arkasından da güneş
ışınları gibi ışınlar fışkırmış. Alina’nın güçlenmesi belki ele alınmıştır. Son
kitapta Ateş Kuşu’nun yanında “ateşlerden” çıkan bir saray var. Belki de
Karanlıklar Efendisi kendine yeni bir saray yaptırıyor. Her diktatörün yapacağı
gibi. Karanlık bir saray. Yemin ederim kitap falına döndü bu iş. Tamamiyle
tahminden oluşuyor bu paragraf arkadaşlar. Doğru da olmayabilir. Doğruysa eğer
gerçekten kapakları yaparken çok düşünmüşler. Tebrik ederim, ellerine sağlık
asıl çizen kimse. Ayrıca kapak çevirisin, bozmadan oturttuğu için Yasin Öksüz’ü
de ayrı tebrik ederim.
(spoiler) Aslında daha değinmek istediğim yerler var.
Alina’nın Gölge ve Kemik’in sonunda Karanlıklar Efendisi’ni ve gemiyi ölüme
terk etmesi, Alina’nın ısırılması, Malyen’nin aşkını itiraf ettiği an (yalancı
pislik, anca anlamışmış, bırak bu işleri Malyen. Alina’yı kandırmış olabilirsin
ama bizi kandıramazsın), Alina’nın kaşarımsı tavırları, Karanlık Efendi’yle
yaşadıkları seksi anlar, Baghra, Apparat mı Aparkat mı bilemediğim din adamı...
Ama daha fazla yazarsam kusucam.
O yüzden alıntı
zamanı :)
4
Gölge ve Kemik
4
"Dünyada
ordulardan daha güçlü bir şey var. Kralları, hatta Karanlıklar Efendisi'ni bile
yerinden edebilecek bir şey. Onun ne olduğunu biliyor musun?" ....
"İnanç." (177)
4
"Seni
uzun süredir bekliyordum, Alina," dedi. "Birlikte dünyayı
değiştireceğiz." (189)
4
Grishalar
neden sadece bir büyütece sahip olabilirler? Bu soruya bir soruyla cevap
vereceğim. Sonsuz olan nedir? Evren ve insanoğlunu açgözlülüğü. (190)
4
"Dışarıda
seni bekleyen ne var?"
"Hiçbir
şey yok!" diye bağırdım. "Hiç kimse yok!" (197)
4
Sonra
da beni öptü. (216)
4
Ağzı
çenemden çıkıp dudaklarıma ulaşırken, "Bir şeyleri istemek," diye
fısıldadı, "bizi zayıf kılar." (242)
4
“Kabul et işte,” dedi. “O
senin sahibin.”
“Senin de sahibin,
Malyen,” diye yanıt verdim. “Hepimizin sahibi.” (252)
4
“Seni öldürmeyeceğim,
Alina.”
“Öldürmek zorunda
kalabilirsin.”
4
Geyiğin kara gözlerine
bakarak yere sağlam basan ayaklarının altındaki toprağı, burnundaki çam ağacı
kokularını ve kalbinin güçlü atışını hissettim. Canına kıyabilecek biri
olmadığımı anladım.” (326)
4
Ağaçlar hışırdamıyor,
böcekler vızıldamıyor, kuşlar ötmüyordu. Orman kederden suskundu. (334)
4
“Merhamet.” Daha önce hiç
duymadığı bir kelimeyi kullanıyormuş gibiydi. “Merhametli olabilirim.” (353)
4
Geyiğin canını
bağışlamıştım. O canın gücü en az ona kıyan adam kadar bana da aitti.” (371)
4
Evet, diye düşündüm
içimdeki güç birikirken, merhameti sen bana böyle öğrettin. (375)
4
Birbirlerinden başka
kimseleri ve denizin öte tarafında birlikte kurmayı hayal ettikleri hayattan
başka hiçbir şeyleri olmayan kız ve oğlan yine yetim kalmışlardı. (382)
4
4
Kuşatma ve Fırtına
4
“Tarlayı süren öküz
boyunduruğun ağırlığını hisseder, peki kuş kanatlarının ağırlığını hisseder
mi?” (37)
4
Bir tuzaktan kaçacak
kadar akıllı, ikincisinden kaçamayacağını fark edemeyecek kadar aptal. (38)
4
Yüzlerce yıldır yaşıyor
olabilirdi, peki ya yüzmeyi biliyor muydu? (58)
4
“Korku güçlü bir
müttefiktir,” dedi. “Hem de sadıktır.” (65)
4
Birbirimize o kadar
yakındık ki nefesini hissedebiliyordum. “Bizim gibi olan başka kimse yok,
Alina,” diye fısıldadı. “Hiçbir zaman da olmayacak.” (69)
4
“Kim o adam? Benden ne
istiyor?”
“Erkek olduğundan emin
misin? Belki de sizi Fjerda Kraliçesi’ne götürüyorumdur.”
“Öyle mi gerçekten?”
“Hayır ama açık fikirli
olmak her zaman iyi bir şeydir.” (98)
Bu adamı çok seviyorum ya..
4
“Bir konuda haklıydın,
Güneşin Elçisi. Karanlıklar Efendisi güçlü bir düşman. Sen de güçlü dostlar edinsen
iyi olur.” (104)
4
Alev Kuşu kanatlarının
ağırlığını hisseder miydi? (120)
4
“İmkansız.”
“İmkan dışı.” (165)
4
“Ben Nikolai Lantsov,
Yirmi İkinci Alay’ın Komutanı, Kraliyet Ordusu Askeri, Udova Grandükü ve ömrü
uzun, hükümdarlığı daim olsun Yüce Majesteleri İki Başlı Kartal Tahtı’nın
Hükümdarı Kral Üçüncü Alexander’ın ikinci oğluyum.” (157)
4
“Birinci ve İkinci
Ordu’yu birleştirmeme yardım ederek. Kraliçem olarak.” (169)
4
“Yaş ve soyun Grishalar
için bir önemi yok. Onlar sadece gücü önemser. İki büyüteç taşıyan ilk Grisha
benim. Karanlıklar Efendisi’ni ve onun karanlıktan doğan askerlerini
yenebilecek güçteki tek Grisha benim. Benden başka hiç kimse benim
yapabildiklerimi yapamaz.” (173)
4
Elini tuttum. Avuçları
nasırlaşmıştı. Bir prensin değil, korsanın eliydi. El sıkıştık. (175)
4
Ben katil olmak
istemiyorum. Fakat merhamet Güneşin Elçisi’nin sonuçlarını karşılayamayacağı
bir erdemdi. (196)
4
Zayıflık iyi bir
kılıktır. Senin insan olduğunu bilmeleri gerektiğinde öyle davran ama asla öyle
hissetme. (207)
4
Sol Koroleva, diye
bağırıyorlardı. Güneş Kraliçesi. (208)
4
İster prens olsun ister
fakir biri, her insanın bir bedeli vardır. (212)
4
Sen artık ayağında askeri
çizmelerle titreyen ürkek kız değilsin. Sen bir Grisha’sın, Güneşin Elçisi’sin.
Onların sana ihtiyacı var. İstersen burayı yerle bir edersin. (234)
4
“Benim bir azize mi,
aptal mı, yoksa Karanlıklar Efendisi’nin metresi mi olduğumu düşünüp
düşünmemeniz umurumda değil. Küçük Saray’da kalmak istiyorsanız benim
dediklerimi yapacaksınız. Bu durum hoşunuza gitmiyorsa ya geceye kadar burayı
terk edersiniz ya da zincirlere vurulursunuz. Ben bir askerim. Ben Güneşin
Elçisi’yim. Ayrıca tek kurtuluş şansınızım.” (252)
Şu cesareti daha fazla görsek keşke.
4
“Yapabileceğinden daha
azını, yapması gerekenden daha fazlasını.” (274)
4
“Dünya kurtarılacağını düşünebileceğin
kadar iyi bir yer mi?” (276)
4
“Moi soverenyi,” dedi.
Yüreğim parçalandı. (291)
4
“Korkusuzluğun
eşanlamlısı aptallıktır.” (324)
4
“Ona seni kollarına
aldığında beni gördüğünü söyle.” (349)
4
“Taht Vasily’ye göre
oynanacak bir oyuncak, kazanılacak bir ödül. Sen öyle değilsin. Sen iyi bir
kral olacaksın.” (360)
4
“Beni neden yalnız
bırakmıyorsun?” (...) “O zaman ben de yalnız kalırım.” (363)
4
“Ben bir korsanım,
Alina,” dedi sakince. “Ben alabileceğim her şeyi alırım.” (374)
4
“Ben de seni özledim,
Alina.” O ses. O cam gibi pürüzsüz, soğuk ses. (391)
4
“Kahramanların ve
azizlerin sorunu ne biliyor musun, Nikolai?” diye sordum, atlasın kapağını
kapatıp kapıya doğru giderken. “Genellikle sonunda hep ölüyorlar.” (408)
4
“Bana yalan
söyleyemezsin. Yalnız kalmasan tekrar tekrar yanına gelir miydim sanıyorsun?
Beni sen çağırdın, ben de çağrına cevap verdim.” (430)
4
Öz özü çağırır. (434)
4
Gücüm senindir. (435)
4
İçimde karanlık vardı.
Onu oraya o koymuştu, artık bunu inkar edemezdim. Volcra ve nichevo’ya benim
yaratıklarımdı. Karanlıklar Efendisi de benim yaratığımdı. (435)
4
“Gücüm senindir,” diye
tekrarladım. Beni sıkıca sardı. “Seninki de benim,” diye fısıldadım
dudaklarına. (435)
4
Kız boynundaki kolyeye,
bileğindeki bilekliğe dokundu. Birçok erkek onu kraliçe yapmak istemişti. Şimdi
çok daha büyük bir şeyin kaderinde olduğunu anlıyordu. Karanlıklar Efendisi ona
hükümdarlığı elde edeceğini söylemişti. Tahtı ve onun da bir parçasını ele
geçireceğini iddia etmişti. İstediğine ulaşmış olabilirdi. Kız ölenler için de
hayatta kalanlar için de ona yaptıklarını ödetecekti. Göğe yükselecekti. (447)
4
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder